Þuan: 4. KISIM 197. Söz
Aynı avucunun parmağıyla, kamer'i parça etmesi ve aynı el, çeÅŸme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi ve aynı el hastalara ve yaÅŸlılara ÅŸifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mucizeyi kudreti ilahiyle olduÄŸunu gösterir. Güya ahbap içinde o elin avucu küçük bir zikirhane-i süphanidir ki, küçücük taÅŸlar dahi içine girse, zikir ve tesbih ederler. Ve a'dâya karşı, küçücük bir cephaneye Rabbânidir ki; içine taÅŸ ve toprak girse, gülle ve bomba olur. Ve yaralılar ve hastalara karşı, küçücük bir eczahane-i Rahmandır ki, hangi derde temas etse derman olur. Ve celâl ile kalktığı vakit, kamer'i parçalayıp, kab-ı kavseyn ÅŸeklini verir ve celal ile döndüÄŸü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeÅŸme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zât'ın bir tek eli, böyle acip mu'cizata mashar ve medar olsa; o zât'ın, hâlik-ı kâinat yanında ne kadar makbul olduÄŸu ve davasında ne kadar sadık bulunduÄŸu ve o el ile biad edenler, ne kadar bahtiyar olacakları, bedâhet derecesinde anlaşılmaz mı?